İbni Yunus

Onuncu yüzyılda Mısır’da yetişen büyük astronomi âlimi. İsmi, Ali bin Abdurrahmân bin Ahmed bin Yûnus es-Sadefî’dir. İbn-i Yûnus diye meşhur oldu. Avrupa’da ise Aben Jenis adıyla tanındı. Mısır’ın Said bölgesindeki Sadfa köyünde doğdu. Doğum târihi bilinmeyen İbn-i Yûnus, 1008 (H. 399) senesinde vefât etti.

Babası, devrin tanınmış hadis âlim ve târihçilerindendi. Dedesi, İmâm-ı Şâfiî hazretlerinin yakınlarından ve ilmî meclisinde bulunan bir zâttı. İbn-i Yûnus, küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Din ilmi yanında başta astronomi olmak üzere, fen ilimlerini öğrendi. Mısır’da hüküm süren Fâtımî Sultânlarından El-Azîz ve oğlu Hâkim bi-emrillah devirlerinde tanındı. Fâtımî hükümdârları, ilmî çalışmalarını teşvik ederek, Kâhire civârında Cebel-i Mukattam Dağında onun için bir rasathâne yaptırdılar. Astronomi çalışmaları yapmasını sağladılar. Kendisine o devrin en mükemmel âletlerini temin ettiler.

İbn-i Yûnus, 978 senesinde Kâhire’de yaptığı gözlemler netîcesinde ay ve güneş tutulmalarını en ince hesaplarla tesbit etti. Böylece büyük bir şöhrete erdi. Zîrâ bu şekilde hassas ve dakik hesaplama, o zamâna kadar yapılmamıştı. Yaptığı rasatlar sonunda büyük ve mükemmel bir zîc hazırladı. Bu eseri dört cilt olup, Zîc-ül-Hakemî adıyla meşhurdur. İbn-i Yûnus, eserinde kendinden önce gelen astronomi âlimlerinin ay ve güneş tutulmalarıyla ilgili yaptıkları hesaplamaları ve yıldızların hareketleriyle ilgili bilgileri ele alıp, mukâyese etti. İyice tetkik ederek, kendi rasatlarıyla elde ettiği sonuçlarla karşılaştırdı. Böylece ayın hareketinin giderek değiştiğini ortaya koydu. Burçlar dâiresinin meylini, güneşin paralaksını îtidâl noktalarını en doğru şekilde tesbit etti.

İbn-i Yûnus’un gâyesi, kendinden önce gelen âlimlerin ortaya koyduğu bilgileri tashih edip, mükemmel bir hâle getirmekti. Vardığı sonuçlar ve yaptığı hesaplamalar, günümüzdekilere çok yakındır. Bu yüzden ilim târihçileri onu Bettânî veEbü’l-Vefâ Buzcânî’den sonra, en büyük astronomi âlimi bilirler.

İbn-i Yûnus, yalnız astronomi ile meşgul olmadı. Asrında mûteber olan diğer fen ilimleriyle de ilgilendi. Matematik ilminin dallarıyla uğraştı. Zâten Zîc-ül-Hakemî adlı eserinin bir bölümü matematiksel coğrafya ile ilgilidir. Trigonometride söz sâhibi oldu. O devirlerde trigonometri henüz daha başlı başına bir ilim dalı hâlinde değildi. İbn-i Yûnus, bu ilmin başlıbaşına bir ilim hâline gelmesi için esaslı çalışmalar yaptı ve bu yolda başarılı adımların atılmasını sağladı. Birçok bilginin çalışmalarına ışık tuttu. 0 ve 1°nin sinüsünü son derece dikkatle hesapladığı gibi tanjant ve kotanjant cetvellerini de muntazam bir şekilde hazırladı ve çalışmalarında kolay bir hesaplama metodu geliştirdi. Bu metodla bütün hesaplar süratle yapılıyordu. Böylece logaritmanın keşfine giden ilk adımları attı ve haklı olarak ilim târihçileri tarafından kabûl edildi. Çünkü o, logaritma’nın temel prensibi olan çarpmayı, bölmeye çevirme usûlünü bulmuş ve ilk defâ kullanmıştı. Trigonometri için büyük önemi olan dönüşüm formüllerini ilim dünyâsına ilk defâ o kazandırdı. Onun bu formülleri kullanarak hesap yapması, ortaçağ bilginlerini şaşkına çevirdi. İbn-i Yûnus, trigonometri üzerindeki araştırma ve çalışmalarında, özellikle kürevî trigonometride birçok zor problemleri çözmeyi başardı.

Batılı bâzı bilim târihçileri, logaritmanın kâşifi olarak 1550-1617 seneleri arasında yaşıyan İskoçyalı bilgin John Nepier’i kabul ederler. Hâlbuki, onun bulduğu bu formül, kendisinden tam yedi asır önce İbn-i Yûnus tarafından kullanılan yukarıda gördüğümüz formüllerden ibârettir. John Napier, buradan hareketle, İbn-i Yûnus’un bulduğu logaritmik formülleri geliştirmiştir.

İbn-i Yûnus, ömrünün büyük bir kısmını yıldızlar ve özellikle gezegenleri tedkik etmekle geçirdi. On sekiz yıldızın gökküresindeki koordinat değerlerini buldu. Onların hareket ve faaliyetleri üzerindedurdu. Yıldızların gözlenmesinde kullanılan ve görünüp kaybolma periyotlarının tesbitine yardımcı olan rakkas, yâni sarkaç âletini keşfetti. Batılılar, bunu ünlü İtalyan bilim adamı Galile’ye (1564-1642) mâl ederlerse de yapılan araştırmalar, iddialarını çürütmektedir. İbn-i Yûnus, sarkacı Galile’den tam yedi asır önce keşfederek ilmî çalışmalarında kullanmıştır. Saatlerde sarkacı kullanan da yine İbn-i Yûnus’tur. Fransız bilim târihçisi Sedillat, Histoire Generale des Arabes adlı eserinde bu hususları belgelendirmiştir. Nallino da araştırmaları netîcesinde aynı sonuca ulaşmış ve bu hakîkatı îtirâftan geri kalmamıştır.

Eserleri:

İbn-i Yûnus’un yazdığı eserlerin bâzıları şunlardır:

1) Kitâb-uz-Zıll: Sinüs ve kosinüs ile ilgilidir.

2) Zîc-ül-Hakemî: En meşhur eseri olup, dört cilttir. Eser, seksen bir bölümden meydana gelmiştir.

Asırlar boyunca sâhasında mürâcaat kaynağı olarak kaldı. Gerek ilmî seviyesi, gerekse üslûbunun açıklığı dolayısıyla 1804 senesinde Fransızcaya tercüme edilmiştir. Eserin bir bölümü ise 1822 senesinde Leiden’de basılmıştır. Bir nüshası Kâhire Kütüphânesinde mevcuttur.

3) Kitâbu Gâyet-il-İrtifâ: Namaz vakitlerinin hesaplanmasıyla ilgilidir.

4) Kitâb-ül-Meyl,

5) Târîhu A’yâni Mısır,

6) Kitâb-ut-Ta’dîl-il-Muhkem: Ay ve güneş tutulmalarının tedkikiyle ilgilidir.

7) El-Ukûd ves-Su’ûd fî Evsâf-il Ûd,

8) Kitâbun anir-Rakkâs.

Nâsırüddîn Tûsî gibi birçok astronomi âlimleri, İbn-i Yûnus’un eserlerinden faydalandı. Kopernik ve Fransız bilgin Laplace de, İbn-i Yûnus’un eserlerini inceleyerek çok istifâde ettiler.