Kuddusi (1769-1849)

ilahiAnadolu’da yetişen evliyânın büyüklerinden, şâir. İsmi Ahmed bin Hacı İbrâhim’dir. Daha ana karnında, “Kuddûs, Kuddûs” diye Allahü teâlâyı zikrettiği için Kuddûsî mahlasıyla meşhur oldu.

1769 (H.1183) senesinden Niğde’nin Bor kazâsında doğdu.

1849 (H.1265) senesinde aynı yerde vefât etti.

Vasiyeti üzerine Eski Mezarlık’ta defnedildi.

Babası büyük bir velî olan Ahmed Kuddûsî küçük yaştan îtibâren babasından ders aldı ve tasavvufda Ahrâriyye yolunun edebini öğrendi. Zâhirî ilimleri öğrenmek için uzun müddet medrese tahsili yaptı. 1786’da babası vefât edince, ilâhî bir emir üzerine Turhal’a gittti. Turhal Şeyhi denilen zâtın sohbetlerinde bulunarak olgunlaştı. Oradan Erzincan’a giderek birkaç ay kaldı. Sonra Şam ve Mısır’a gitti. Bir müddet sonra hac farîzasını yerine getirmek için Mekke-i mükerremeye gitti. Bu ilk Hicâz seferinde Hira ve Uhud Dağında, uzun günler uzlette kaldı. Medîne’deki Mescid-i Nebî çevresinde riyâzetler çekti. Resûlullah efendimizin lutuf ve hitablarına kavuşarak yüksek derecelere ulaştı. Ertesi sene hac mevsiminde tekrar hac ibâdetini yerine getirdikten sonra, memleketi olan Bor’a döndü. 1807 ve 1810 senelerinde cereyan eden Osmanlı-Rus savaşlarına katıldı. Tekrar Hicâz’a giderek uzun sure Mekke ve Medîne arasındaki ıssız çöllerde, dağlarda nefsini terbiye için çileler çekti. Bor’a dönünce, on üç yıla yakın evinde inzivâ hayâtı yaşadı. Birçok kerâmetleri görüldü. Kendisini çekemiyenler iftirâ ettiler. Devrinin ileri gelen devlet adamlarının dikkatini çekerek İstanbul’a dâvet edildi. Zamânın pâdişâhının iltifât ve ihsânlarına kavuştu. Daha sonra Bor’a dönen Ahmet Kuddûsî, bir ara Konya’ya gitti ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rumî’nin kabrini ziyâret etti. Vefâtına yakın vasiyetnâmesini yazdırdı ve Eski Mezarlığa defnedilmesini istedi. Vefât edince istediği yere defnedildi. Kabri oradadır. Ancak Bor’un içinde ziyâret edilmek üzere bir makam yaptırılmıştır.

Bir çok şiirinde Allahü teâlâyı taleb etmeyi, mal, mevkı ile dünyâya ve maddeye âit olan her şeyin  sevgisini kalpten çıkarmayı tavsiye ederdi. İslâmiyetin yüceliğini, emir ve yasaklarını pâdişâhlara da anlatırdı. İnsanların devlete bağlı olmalarını tavsiye eder, fitneden sakınmalarını söylerdi. Baş olmak, dünyâlık elde etmek ve halkı başına toplayıp onların hizmet ve hürmetlerini celb etmeye çalışmanın insanı şeytana oyuncak edeceğini anlatırdı. Allahü teâlânın emirlerini ihlâs ile yerine getirmeyi tavsiye ederdi.

Eserleri:

1) Dîvân-ı Kuddûsî,

2) Külliyât-ı Kuddûsî Efendi. Bu külliyât, şu eserlerden meydana gelmiştir:

Dîvân, Pendnâme, Vasiyetnâme, İcâzetnâme, Nesâyıh-ı Ahmed Kuddûsî, Hazînet-ül-Esrâr ve Ganîmet-ül-Ebrâr, Medâyıh Risâlesi, Muhtasar Tıbb-ı Nebevî, Mektublar, çeşitli konularda Arapça olarak yazılmış risâleler.

 

Dîvânından bâzı şiirler.

Aradım, bulmadım Rum’da Hicâz’da,

Kandadır ey gönlüm! Bilmem durağın.

Eglenüben kaldı aşk-ı mecâzda,

Hakîkat râhına gitmez ayağın.

Coşkun sular gibi akup çağlarsın,

Kendini odlara yakup dağlarsın,

Gece gündüz efgân edüp ağlarsın,

Eridi kalmadı yürekte yağın.

Kuddûsî’ye cefâ etme ey gönül!

Hem ömrünü hebâ etme ey gönül!

Gel meyl-i mâsivâ etme ey gönül!

Bâki kalur sanma, geçer bu çağın.

 

Taşlanmayınca

Velî olmaz kişi taşlanmayınca,

Sivâ endişesi boşlanmayınca,

Kemâle iremez sâlik dirîgâ,

Bu ışkın oduna haşlanmayınca.

Söğütte hiç biter mi tatlu elma,

Yarılıp sarılup aşlanmayınca.

Yiyemez körpe kuzu dürlü otu,

Büyüyüp gün-be-gün dişlenmeyince.

 

Namaz

Ol Hüdânın kullarına ulu ihsânı namaz

Menzil-i âlâya insanı ref eyleyen namaz

Var ibâdetlerin pekçok gerçi envâı fakat

Onların hep cümlesinin şems-i tâbânı namaz

Onda topladı ibâdetleri cebbâru Celîl

Bil Muhakkak ki hepsinin oldu sultânı namaz

Eyle Kudsî sen namaza gece-gündüz hep devâm

Arttırır gönül içinde nûr-i irfânı namaz