Tam İlmihal 1. Kısım 9. Madde

Kur’ân tercemelerinden hangisine güvenileceği

Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden çıkarılan ilmler içinde, kıymetli ve doğru olan, yalnız (Ehl-i sünnet) âlimlerinin anladıkları ve bildirdikleridir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu ilmleri, Eshâb-ı kirâmdan öğrendi. Bunlar da, Resûlullahdan öğrendiler. Her mülhid, her bid’at sâhibi ve her câhil, tutduğu yolun, Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uygun olduğunu sanır ve iddi’â eder. Bu hâlde, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden çıkarılan her ma’nâ, makbûl ve mu’teber değildir.

 

NOTLAR

BİD'AT: Sonradan ortaya çıkan şey, ilk defâ benzersiz bir şey ortaya koymak.

Peygamberimizin ve dört halîfesinin zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkarılan, uydurulan söz, yazı, usûl ve işler, reformlar.

Dinde yeni ortaya çıkan şeylerden kaçınınız. Çünkü bu yeni şeylerin hepsi bid'attir. Bid'atlerin hepsi dalâlettir. Yoldan çıkmaktır. (Hadîs-i şerîf-Ebû Dâvûd)

Bir millet, dîninde bir bid'at yaparsa, Allahü teâlâ, buna benzeyen bir sünneti yok eder. Kıyâmete kadar bir daha geri getirmez. (Hadîs-i şerîf-Dârimî)

Sünnete giden yol; bid'atten kaçmak, Eshâb-ı kirâmın icmâ'ına (söz birliğine) uymak, bozuk din adamlarından uzaklaşmak, bir Allah adamını tanımak ve eserlerini okumaktır. (Ebû Ali Hasen Cürcânî)

Değiştiremeyeceğim bir bid'atı görmektense, mescidde söndüremiyeceğim bir ateşi görmeyi tercih ederim. (Ebû İdrîs Havlânî)

Bid'atin terki, sünneti yerine getirmekten iyidir. Bid'atin yaygın olduğu, sünnetin terk edildiği bu karanlık zamanda, ilim öğrenmek, öğretmek ve yaymak en önemli iştir. Resûlullah'ın sünnetini ihyâ etmek maksadların en büyüğüdür. Bu dünyâ amel, iş, ibâdet yeridir. (İmâm-ı Rabbânî)

Bid'at Ehli:

Peygamberimizin sallallahü aleyhi ve sellem ve Eshâb-ı kirâmının yolundan (Ehl-i sünnet îtikâdından) ayrılanlar. Bid'at sâhibi. Îtikâdda (îmânda) ve amelde (ibâdette) dinde olmayan yenilikler ortaya çıkaran kimseler, dinde reformcular.

Allahü teâlâ, bid'at ehlinin orucunu, haccını, ömresini, cihâdını, adâletini kabûl etmez. (Hadîs-i şerîf-İbn-i Mâce)

Bid'at ehli, bid'atinden vazgeçinceye kadar, Allahü teâlâ tövbesini kabul etmez. (Hadîs-i şerîf-Taberânî)

Bid'at ehli ile oturup kalkmayınız. Çünkü o, kalbi hasta yapar. (Hasan-ı Basrî)

Yabancı kadın, bid'at ehli ve fâsıkla berâber olmaktan çok sakının. (Ebü'l-Hüseyin Nûri)

Bid'at ehli ile oturmayınız. Onlarla sohbet etmeyiniz. Çünkü sizi dalâlete (yanlış yola, sapıklığa) düşürebilirler. (Abdullah bin Zeyd)

Bid'at Fırkası:

Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâmının yolundan ayrılanlar. Hadîs-i şerîfte Cehennem'e gidecekleri bildirilen yetmiş iki fırkadan her biri.

Bid'at-ı Hasene:

Resûlullah'ın ve dört halîfesinin zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebeb olmayan minâre, medrese, mektep yapmak, İslâmî ve faydalı kitaplar yazmak gibi güzel şeyler. (Bkz. Sünnet)

Bid'at sâhibi: 

Bid'at ehli. Bid'at sâhiplerinin en kötüsü, Resûlullah'ın Eshâbına buğz ve düşmanlık edenlerdir. Bid'at ehline hürmet etmek İslâm'ın yıkılmasına yardım etmek olup, amellerin sevâbını giderir. Bid'at ehline Resûlullah lânet edip; "Allahü teâlânın, meleklerin ve bütün insanların lâneti üzerine olsun" buyurdular. Bid'at ehliyle arkadaşlığın zarârı, kâfirle arkadaşlığın zarârından çoktur. Bid'at sâhibine buğz ile ondan yüz çevirenin kalbini, Allahü teâlâ emniyet ve güven ile doldurur. (İmâm-ı Rabbânî)

Bid'at-ı Seyyie:

Resûlullah'ın ve Eshâbının zamanlarında bulunmayıp da, dinde sonradan meydana çıkan ve bir sünnetin unutulmasına sebeb olan bozuk inanış ve ibâdet olarak yapılan işler.

CÂHİL:

1. Allahü teâlâyı unutmuş olan; gâfil, bilgisiz. Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Câhiller, ahmaklar, dünyâdaki zevk ve lezzetlere kavuşmak için, dinlerini, îmânlarını verdi. Âhiretlerini satıp, dünyâyı, şehvetlerinin istediklerini aldılar. Kurtuluş yolunu bırakıp, helâke koştular. Bu alış-verişlerinde bir şey kazanmadılar. Bunlar ticâret ve kazanç yolunu bilmedi. Çok ziyân etti. (Bekara sûresi: 16)

Âlim olduğunu söyleyen kimse, câhildir. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafâ)

Âlimin uykusu câhilin ibâdetinden hayırlıdır. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

Âhir zamanda ibâdet edenlerin çoğu din câhili olacaktır. (Hadîs-i şerîf-Berîka)

Aklın eremediği ve yanıldığı şeylerde akla uyarak doğru yoldan sapmış olan câhilleri, hâkim, feylesof ve fen adamı sanan, bunları taklid eden, yalan yanlış sözlerini hikmet, fen sanarak bunlara inanan kimseler felâkete düşerler. (İmâm-ı Rabbânî)

2.İlmiyle amel etmeyen.

Ne kadar okursan oku, ne kadar öğrenirsen öğren, ne kadar bilgi edinirsen edin, onunla amel etmedikçe câhilsin. (Sa'dî Şîrâzî)

MÜLHİD:

Âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere yanlış mânâ vererek dinden çıkan, yâni îmânı bozuk olan, Eshâb-ı kirâma (Peygamber efendimizin arkadaşlarına) söğen.

Mülhid, Allahü teâlâya ve peygamberine inanır ve inandığını söyler. Fakat, küfre kaymıştır, İslâmiyet'ten ayrılmıştır. Îtikâdı (inancı) bozuktur. Kendini tam müslüman sanır. Kendisi gibi olmayanlara kâfir der. (İmâm-ı Rabbânî)