Çelebi Mehmed Han

     Babası     Yıldırım Bâyezid Han
  Annesi    :   Devlet Hâtun
  Doğum Tarihi    :   1389
  Vefat Tarihi    :   26 Mayıs 1421
  Tahta Geçişi   :   5 Temmuz 1413
  Saltanat Müddeti   :   8 sene

Osmanlı Devletinin beşinci pâdişâhı. Doğum senesini ekserî târihçiler 1386 olarak kaydetmektedirler. Babası, Sultan Yıldırım Bâyezîd Han, annesi ise Germiyanoğlu Süleymân Şahın kızı Devlet Hâtun’dur.

Çelebi Mehmed küçüklüğünden îtibâren devrin en yüksek âlimlerinden ders aldı. Din ve fen ilimlerini öğrendi. 1393’te devlet idâresinde tecrübe sâhibi olmak üzere Amasya’ya sancakbeyi tâyin edildi. Babası ile Timur Han arasında 1403’te yapılan Ankara Muhârebesinde Osmanlı ordusunun ihtiyât kuvvetleri kumandanlığında bulunan Çelebi Mehmed, muhârebenin kaybedilmesi üzerine Amasya’ya çekilmek istedi. Ancak Candaroğlu İsfendiyar Beyin yeğeni Yahya Bey karşısına çıktı. Bunu mağlub eden Çelebi Mehmed, ilerlemesinin tehlikeli olacağını anlayarak Bolu’ya gitti. Daha sonra Amasya’ya dâvet edilmesi üzerine maiyeti ile harekete geçti ve şehir hâkimi Kara Devlet Şahı yenerek Amasya’ya girdi. Çelebi Mehmed, aynı yıl civardaki hâkimleri de mağlub edip, Sivas, Tokat ve Amasya mıntıkasına tamâmen hâkim oldu. Timur Hana esir düşen babasını kurtarmak için bir plân hazırladı ise de muvaffak olamadı.

Bu sırada Batı Anadolu’da bulunan Timur Han, Çelebi Mehmed’in faaliyetlerini öğrenip, ona teminât vâdeden mektubu ile yanına dâvet etti. Bu dâvete icâbet edip yola çıkan Çelebi Mehmed, muhtelif yerlerde türlü bâdirelerle karşılaştığından elçiye durumu anlatıp, olanları Timur Hana arz etmesini istedi. Kendisi Amasya’ya döndü. Çelebi Mehmed’in bu mâzeretini kabul eden Timur, ona elindeki yerlerin hükümdârlığını verdi ve al damgalı berât ve hükümdârlık alâmeti olarak taç, kemer ve hırka gönderdi.

Bu sırada Yıldırım Bâyezîd’in diğer oğullarından Şehzâde Süleymân Çelebi Edirne’de, Îsâ Çelebi Balıkesir ve Bursa’da, Mûsâ Çelebi ise Kütahya’da sultanlığını îlân etmişti. Eski beylikler yeniden ortaya çıkarak Anadolu birliği parçalanmıştı. Osmanlı Devletini tekrar bir idâre altında toplamak isteyen Çelebi Mehmed, kardeşi Îsâ Çelebi’ye karşı Ulubâd mevkiinde giriştiği savaşı kazanarak Bursa’ya girdi ve hükümârlığını îlân etti (1404). Îsâ Çelebi Yalova yolu üzerinden Bizans İmparatorunun yanına kaçtı.

Emir Süleymân’ın isteği üzerine ise Edirne’ye gönderildi. Emir Süleymân, Îsâ Çelebi’yi mühim bir kuvvetle Anadolu’ya gönderdi. Bursa’yı almak isteyen Îsâ halkın muhâlefeti ile karşılaştığından şehri yaktı. Çelebi Mehmed ile yaptığı ikinci muhârebede de mağlub olunca, yanına kaçtığı İsfendiyar Beyle anlaşarak berâberce Ankara’yı almak üzere harekete geçtiler. Ancak müttefik kuvvetler Çelebi Mehmed’e mağlub olup, Kastamonu tarafına çekildiler.

Bir müddet sonra Îsâ Çelebi Aydınoğlu Cüneyd Beyin yanına gitti ve onun aracılığıyla Saruhan ve Menteşe Beyleriyle anlaşarak tâlihini bir kere daha denemek istedi, ancak mağlub oldu ve bu defâ Karamanoğlu’na iltihâk etti. Netîcede Îsâ Çelebi bir müddet sonra yakalanarak ortadan kaldırıldı. Îsâ Çelebi’nin öldürülmesinden sonra Çelebi Mehmed Anadolu’da yalnız kaldı. Bundan sonra kendisinin kuvvetlenmesinden endişe ettiğinden Anadolu’ya gelen Emir Süleymân ile mücâdele etti.

Emir Süleymân, Çelebi Mehmed’in elinden birçok yerleri aldığı gibi Aydınoğlu Cüneyd Bey ile Menteşeoğlu İlyas Beye hâkimiyetini kabul ettirmişti. Çelebi Mehmed, onu yeniden Rumeli’ye döndürmek için kardeşi Mûsâ Çelebi’yi Rumeli tarafına geçirtti. Mûsâ Çelebi’nin faaliyetlerini öğrenen Süleymân Çelebi, Rumeli’ye geçti ve ilk anda Mûsâ’yı mağlub ettiyse de, sonradan onun baskınına uğrayarak hayâtını kaybetti. Çelebi Mehmed Bursa’yı hâkimiyeti altına alırken, Mûsâ Çelebi de bu sırada Edirne’de hükümdârlığını îlân etti. Mûsâ Çelebi, Anadolu’da kardeşinin kuvvetli olduğunu bildiği için orayla alâkadâr olmayıp Bizansla meşgul oldu ve bir kısım yerleri onlardan aldı. Bu arada ileride büyük bir isyan çıkaracak olan Şeyh Bedreddîn’i kazasker yaptı. Şeyh, bu sûretle nüfûzunu artıracak mevkiye sâhip oldu. Bir ara İstanbul’u muhâsara eden Mûsâ Çelebi tehlikesine karşı İmparator, Çelebi Mehmed’i Rumeli’ye dâvet etti.

Çelebi Mehmed Üsküdar’a gelerek İmparatorla görüştü. 1411’de İnceğiz mevkiinde kardeşi ile yaptığı muhârebeyi kaybettiğinden gemilerle Anadolu tarafına geçerek yaralı bir halde Bursa’ya geldi. Bir yıl sonra Mûsâ Çelebi’yle yaptığı ikinci muhârebede de muvaffak olamadı. Mûsâ Çelebi’nin ümerâsına karşı sert davranması, bir müddet sonra onları Çelebi Mehmed’le anlaşmaya mecbur etti. Yeni plâna göre Çelebi Mehmed üçüncü defâ Rumeli’ye geçti. Kendisine katılan Sırp despotu ve bâzı ümerâ ile Tuna’ya çekilmekte olan, Mûsâ Çelebi üzerine yürüyen Çelebi Mehmed, Çamurlu-Derbend mevkiinde meydana gelen muhârebede Mûsâ Çelebi’yi mağlub etti. Mûsâ Çelebi yaralı olarak kaçarken yakalanıp boğduruldu ve Bursa’ya nakledilip, babasının türbesine defnedildi.Daha sonra Orhan Çelebi’yi de yakalatan Çelebi Mehmed Edirne’de bütün devletin hükümdarı olduğunu ilân etti.

Çelebi Mehmed Rumeli’de bulunduğu sırada Karamanoğlu Mehmed Bey, Bursa’yı bir ay kadar muhâsara etmiş, Mûsâ Çelebi’nin cenâzesinin geldiğini duyunca, şehri ateşe vererek memleketine dönmüştü. Aydınoğlu Cüneyd Bey de bu sıralarda Ohri’den kaçarak Aydın’a gelmiş ve Ayaslug’u (Selçuk) muhâsara edip, sancak beyini öldürmüştü. Bu sebeple Çelebi Mehmed Anadolu’ya dönünce önce Cüneyd Bey üzerine yürüyüp, Çandarlı eliyle Menemen, Kayacık ve Nif kalelerini aldı. Ayrıca İzmir de fetholundu. Çelebi Mehmed, Cüneyd’in annesinin ricâsı üzerine Cüneyd’i affederek 1414’te Niğbolu Sancakbeyliğini verdi. İzmir kuşatması esnâsında Menteşe Beyi de Osmanlılara tâbi olduğu gibi, Midilli, Sakız ve Foça’daki Ceneviz kolonilerinin elçileri gelip, bağlılıklarını arz ettiler. Daha sonra Teke Beyi de tâbi oldu. Bu şekilde işlerini yoluna koyan Çelebi Mehmed, aynı yıl Bursa’ya gelerek Germiyan ve Candar beyliklerinden takviye alıp Karaman Seferine çıktı. Akşehir, Beyşehir ve Seydişehir kasabalarını aldı ve Mehmed Beyi mağlub etti. Bundan sonra Konya’yı kuşattı ise de, mevsimin elverişsizliğinden dolayı Karamanoğluyla sulh akdederek döndü. Ancak Mehmed Bey rahat durmayıp, Beyşehir ve Seydişehir’e saldırdığından, Çelebi Mehmed ikinci defâ Karamanoğlu üzerine gitti ve Konya ovasında yapılan muhârebede Mehmed Beyi bir kere daha mağlub etti. Bu sırada pâdişâh rahatsızlandığından yine sulh akdedildi. Mehmed Bey, gerektiğinde Osmanlı ordusuna yardım göndermeyi de kabul etti. Mehmed Bey bu vâdini Eflâk Seferinde yerine getirmiştir.

Çelebi Mehmed, Anadolu’da Türk birliğini sağlama çalışmaları sürdürürken, Hıristiyanlarla da dost geçinme politikası güdüyordu. Osmanlılara tâbi olan Eflâk Prensi Mirça, taht mücâdelelerinden istifâde ile üç yıldır vergiyi kesmişti. Kendisine voyvodalıkta rakip çıktığından zor durumda idi. Rakibi Dan, Osmanlılara mürâcaat ederek, yardım istemiş, Mirça Macar Kralı Sigismund’a başvurarak Osmanlıların kendisine yardım etmesi için aracı olmasını istemiştir. Ancak Çelebi Mehmed Sigismund’un teklifini reddedip, Candar ve Karaman beyliklerinden yardım alarak Tuna’yı geçip, Romanya topraklarına girdi. Macar- Eflâk ordusunu mağlub eden Çelebi Mehmed, Mirça’yı yeniden Osmanlılara tâbi kıldı.

Osmanlılar Erdel’e de birkaç defâ akın düzenlediler. Netîcede Macar eyâleti baştanbaşa çiğnendi. Bu sûretle, Balkanlarda ve Adriyatik’te Osmanlı nüfûzu kuvvetlendirildi. Bundan sonra Çelebi Mehmed, Anadolu’da kuvvetlenmiş bulunan İsfendiyar Beyle mücâdeleye başlamış ve Sinop’u muhâsara etmiştir. Çâresiz kalan İsfendiyar Bey, Osmanlı Devletinin yüksek hâkimiyetini tanımıştır. Ayrıca oğlu Kasım’ın istediği Kastamonu, Tosya, Çankırı ve Kalecik’i pâdişâha vermiştir. Bunu müteâkib Çelebi Mehmed, daha önce Osmanlılarda bulunan Samsun’un alınmasını istedi. Müslüman ve kâfir olmak üzere ikiye ayrılmış olan Samsun’un kâfir kısmını Biçeroğlu Hamza Bey kuşattı. Kale halkı şehri yakarak gemilere binip ayrıldıklarından şehir ele geçirildi. Müslüman Samsun’u bizzât muhâsara eden Çelebi Mehmed’e karşı koyamıyan İsfendiyaroğlu Hızır Bey, şehri teslim edip babasının yanına döndü.

Çelebi Mehmed devrinin en önemli iç hâdisesi, Şehy Mahmud Bedreddîn’in isyânıdır. Şeyh Bedreddîn, Mûsâ Çelebi zamânında Edirne’de kazaskerliğe tâyin edilmiş ve Çelebi Mehmed’in cülûsunu müteâkib 1000 akçe aylık ile İznik’te ikâmete mecbur edilmişti. Şeyh Bedreddîn Edirne’de ve sonra İznik’te eser yazmakla meşgul olup , kendisini ziyârete gelenlere fikirlerini aşılamaya çalışıyordu. Edirne’ye gelmeden önce Anadolu’da ün kazanmıştı. İznik’te de boş durmayan Şeyh, adamlarından Börklüce Mustafa’yı Aydın taraflarına gönderip propaganda yaptırıyordu. Ayrıca Torlak Kemâl adındaki adamı da daha önce Manisa taraflarında faaliyete başlamıştı. Şeyh Bedreddîn, Börklüce Mustafa’nın hareketinin genişlemesi üzerine hacca gitmek bahânesiyle önce Sinop’a oradan Kefe’ye ve nihâyet daha önce tanıştığı Eflâk prensinin yanına giderek Şiîlerin bulunduğu Deliorman taraflarına geçti. Şiî olan Şeyh Bedreddîn, İslâm’a uymayan zararlı fikirler ortaya atıyor, haram olan hususların helâl olduğunu ileri sürerek isyân hislerini körüklüyordu. Netîcede ilk isyân Karaburun’da başladı ve daha sonra Manisa’da kendini gösterdi. Az zamanda genişledi. Börklüce Mustafa isyânı Amasya Vâlisi Şehzâde Murad ile Bâyezîd Paşa tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Börklüce yakalanarak katlolundu. Manisa tarafındaki Torlak Kemâl de aynı âkıbete uğradı. Şeyh Bedreddîn, Bâyezîd Paşa tarafından yakalanarak Serez’de bulunan pâdişâh huzûruna getirildi. Şeyhin durumu ulemâ tarafından tedkik olunduktan sonra, Ehl-i sünnete uymayan îtikâd üzere olmak ve cemiyet nizâmını bozmakla suçlu bulunarak, Sâdeddîn Taftâzânî’nin talebelerinden Heratlı Molla Haydar’ın fetvâsıyla Serez pazarında asıldı ve malları vârislerine bırakıldı.

Şeyh Bedreddîn isyânı bu şekilde bastırıldıktan sonra Çelebi Mehmed, yeni bir isyan tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bu tehlike Ankara Meydan Muhârebesinde babasıyla birlikte Timur’a esir düşüp Semerkand’a götürülen, Düzmece Mustafa da denilen kardeşi Mustafa idi. Uzun müddet kendisinden haber alınamayan Mustafa, bir müddet sonra geri dönüp, Karaman topraklarında kaldıktan sonra Rumeli’ye geçmişti. Osmanlı tahtına oturmak niyetinde olan Mustafa, Eflâk Voyvodasının ve Niğbolu Sancakbeyi Aydınoğlu Cüneyd Beyin yardımlarıyla faâliyete geçip, Selânik ve Teselya’da saltanat iddiâsıyla adam toplamaya başlamıştı. Fesâdın büyümesine mâni olmak için Çelebi Mehmed hemen harekete geçti ve ağabeyi Mustafa Çelebi’nin kuvvetlerini Selânik civârında mağlub etti. Cüneyd ile birlikte Mustafa Çelebi Selânik Kalesine sığındı. Çelebi Mehmed ertesi sabah mültecileri istediyse de, Selânik vâlisi, İmparatorun müsâdesi olmadan teslim edemeyeceğini beyânla özür diledi. Nihâyet imparator da Çelebi Mehmed hayatta oldukça bunları salıvermeyeceğini yemin ile taahhüd edince Pâdişâh Selânik muhâsarasını kaldırdı. Pâdişâh anlaşma gereğince, Mustafa Çelebi için her sene İmparatora önemli miktarda akçe ödeyecekti. Mustafa Çelebi Vak’ası 1420 senesinde vukû bulmuştur.

Bu vak’ayı müteâkib Çelebi Mehmed, İstanbul’u resmen ziyâret ederek İmparator tarafından karşılanmış ve Üsküdar’da İmparatora vedâ edip, İzmit üzerinden Bursa’ya gelmiş, bir müddet sonra da Gelibolu yoluyla Edirne’ye dönmüştür. Pâdişâh Edirne’deyken, çıkmış olduğu avda rahatsızlandı. Nüzûl illetinden kurtulamayacağını anlayan Çelebi Mehmed, vezirleri Bâyezîd, İbrâhim ve Hacı İvaz Paşaları dâvet ederek, gizlice görüşüp, büyük oğlu Amasya Vâlisi Murad’ın hemen dâvet edilmesini istedi. Kısa süren hastalıktan sonra Haziran 1421’de vefât etti. Çelebi Mehmed’in vefâtı son derece gizli tutuldu. Cesedi tahnit edilerek sarayda muhâfaza edildi. Şehzâde Murâd’ın Bursa’ya gelişine kadar 40-42 gün pâdişâhın vefâtı gizlendi. Cesedi Bursa’ya getirilerek Yeşil Türbeye defnedildi.

Osmanlı Devletinin ikinci kurucusu kabul edilen Çelebi Mehmed, ne kardeşi Mûsâ Çelebi gibi sert, ne de diğer kardeşi Emir Süleymân gibi yumuşak ve kayıtsızdı. Mâkul hareket eden, sabırlı, azim ve irâde sâhibi, sözüne ve vâdine sâdık, nâzik, vakûr ve ciddî bir hükümdârdı. Yalnız dostuna değil, düşmanlarına da kendisini sevdirerek îtimât telkin etmiş ve saydırmıştır. Onun hakkında Osmanlı târihlerinden başka yabancı kaynaklar da iyi şehâdette bulunmaktadırlar. Küçük ve büyük 24 muhârebede bulunarak 40’a yakın yara aldığı rivâyet edilmektedir. Emellerinin en başında babası zamânındaki yerlerin geri alınması geliyordu ki, bu gâye için çalışmış ve büyük ölçüde muvaffakiyet elde etmiştir. Zamânının yerli ve yabancı kaynakları onun dirâyetinden, sebâtkârlığından, iyi ahlâkından ve daha birçok meziyetlerinden bahsetmektedirler.

Çelebi Mehmed, kısa ömrünü savaş alanlarında geçirmiş olmasına rağmen, memleketin îmârına da önem vermiştir. Bursa’da yaptırdığı câmi, medrese, imâret ve Yeşil Türbesi önemli sanat eserleridir. Câminin karşısına yüksekçe mevkide kendi türbesini yaptırdı. Türbenin karşısına düşen medresesi bugün müze hâline getirilmiş olup, Bursa medreseleri arasında Sultâniye adı ile meşhurdu. Bunlardan başka Edirne’de Emir Süleymân tarafından inşâsına başlanan ve Mûsâ Çelebi tarafından devâm ettirilen Ulu Câmi (Câmi-i Atik)nin tamamlanması da ona nasîb olmuştur. Çelebi Mehmed, bu eski câmiye vakıf olmak üzere Edirne’deki bedesteni yaptırmıştır. Ayrıca Amasya’da Şehzâde türbesini yaptırmıştır ki, oğlu Kâsım burada medfundur. Edirne’deki Eski Sarayın da Çelebi Mehmed tarafından inşâsına başlandığı rivâyet edilmektedir.

Çelebi Mehmed’in en önemli hizmetlerinden birisi de Mekke ve Medîne halkına her sene Surre Alayı göndererek mâlî yardımda bulunma âdetini başlatmasıdır. Sultan Mehmed’in en büyüğü Murad olmak üzere, Mustafa, Kâsım, Ahmed, Yûsuf ve Mahmûd adında altı oğlu ile yedi kızı vardı. Kendisinden sonra tahta büyük oğlu Şehzâde Murad çıkmıştır. 

Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi Cilt 5, s. 66-69