Ali Rızâ Paşa (ö. 1932)

Son devir Osmanlı sadrâzamlarından. Emekli jandarma binbaşısı Tâhir Efendi’nin oğludur.

1860 senesinde doğdu.

1932’de İstanbul’da vefât etti.

İstanbul’da dünyâya gelen Ali Rızâ Paşa; ilköğrenimden sonra, 1874’de Askerî İdâdî mektebine, 1880’de Harbiye mektebine girerek 1886’da bitirdi. Erkân-ı harp yüzbaşı rütbesiyle aynı okula muavin oldu. Bilgisini arttırmak ve staj yapmak üzere 1887’de Almanya’ya gönderildi. Bu vazîfede iken 1888’de kolağalığa, 1889’da binbaşılığa terfî etti. 1890’da yurda döndükten sonra kaymakamlığa (yarbaylığa) terfî ettirildi. 1891’de Erkân-ı harbiyye-i umûmiyye dâiresinin dördüncü şubesine tâyin olundu. Bu arada Harbiye’de harp târihi hocalığı yaptı. Jandarma ve polis nizâmnâmesinin tedkîki için teşekkül eden komisyonda bulundu. 1895’de miralay (albay) rütbesine yükseldi ve Harbiye mektebi hocalığından istifa etti. 1896’da Havran’da zuhur eden isyânı bastırmakla vazifeli kuvvetlerin kurmaybaşkanlığını yaptı. İsyan bastırıldıktan sonra dönüşünde Bulgaristan hududunda keşif ve inceleme yapmak üzere vazifelendirilen komisyonun başkanlığına getirildi. Yunan harbinde ordu karargâhı umûmîsi erkânı harbiyyesinin askerî harekât şubesi müdürlüğüne tâyin edildi. 1898’de Erkân-ı harbiyye-i umûmiyye dâiresi başkanlığına (Genel Kurmay Başkanlığı) getirildi ve mirlivalığa (tuğgeneral) terfî ettirildi. Aynı yıl içinde Karadeniz ve Akdeniz boğazlarında ve çevresinde keşf ve incelemelerde bulunacak komisyonda bulundu.

1901’de feriklik rütbesiyle Üsküb kumandanlığı, 1903’de Manastır vâliliği ve ilâveten Manastır kumandanlığı vazifelerine tâyin edildi. Manastır Rus konsolosunun bir onbaşı tarafından öldürülmesi hâdisesinden sonra Trablusgarb’a gönderildi. 1905’de Yemen isyânının bastırılması için vazifelendirilen kuvvetlerin kumandanlığına tâyin edildi. Şam’a uğrayarak miralay İzzet Paşa kumandasındaki Şam redif ve nizamiye kıt’alarını alıp, Akabe üzerinden Hudeyde’ye ve oradan da Menahe kalesine gitti. Hudeyde’ye ulaştığı 1905’de birinci feriklik rütbesiyle Umûm kuvây-ı askeriyye kumandanlığına getirildi. Başarılı çalışmalarından dolayı müşirlik rütbesiyle taltif edildi. San’a’yı geri alarak Şam’a döndü. 1906 senesinde sultan İkinci Abdülhamîd Han tarafından Bağdâd ve Hicaz istikâmetinde yaptırılan Hamîdiye demiryolu işletme nezâretine tâyin edildi. Bu vazifede iken İkinci Meşrûtiyet ilân edildi. 1908 Temmuz’unda İstanbul’a çağırılarak ikinci ordu müşirliğine getirildi. Bu sırada Recep Paşa vefât ettiğinden, Ağustos 1908’de harbiye nâzırı, yine aynı sene içinde Yâver-i ekrem ve Âyân meclisi üyesi oldu. Kâmil Paşa’nın sadâretinde harbiye nâzırlığından çekildi. Hüseyin Hilmi Paşa’nın sadâretinde ikinci defa harbiye nâzırı oldu. 31 Mart vak’asında bu makamdan ayrıldı. Bu sırada zuhur eden Balkan harbinde Makedonya taraflarına gönderilen Garb ordusu başkumandanlığına tâyin edildi. Askerî tecrübesini yerinde kullanarak hizmette bulundu. Fakat Balkan harbi mağlûbiyetle sona erdi. 1919 senesinde Tevfik Paşa kabinesinde bahriye nâzırı oldu. Aynı yıl içinde dâmâd Ferîd Paşa kabînesinde sandalyesiz nâzırlığa (meclis-i vükelâya) getirildi.

Dâmâd Ferîd Paşa’nın 20 Temmuz 1919’da istifa etmesinden sonra kurulan yeni kabinede ticâret ve zirâat nâzırlığına getirildiyse de kabul etmeyerek Meclis-i vükelâdaki vazifesine devam etti. Dâmâd Ferîd Paşa’nın 30 Eylül 1919’da tekrar istifa etmesi üzerine, 2 Ekim 1919’da sultan Vahîdeddîn Han tarafından sadrâzamlığa getirilen Ali Rızâ Paşa devrinde Meclis-i meb’ûsân seçimleri yapıldı. Anadolu’daki Kuvây-ı milliye hareketiyle işbirliği kurarak memleketin içinde bulunduğu sıkıntılı durumlardan kurtulması için gayret sarf etti. 8 Mart 1920’de saraya gidip, müttefik devletler tarafından, icrâsı mümkün olmayan ve kuvay-ı milliye ile gerginliği artıran bir takım teklifler ileri sürüldüğünü ve haberleşmeyi sansür ettiklerini belirtti. Kabinenin istifasını pâdişâha arz etti. 21 Ekim 1920’de kurulan Tevfik Paşa kabinesinde Nâfia nâzırlığı yaptı. Daha sonra bu vazife üzerinde kalmak üzere dâhiliye nâzırlığına getirildi. Osmanlı Devleti’nin son kabinesindeki diğer üyelerle birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saltanatın ilgâsıyla ilgili çıkardığı kânun üzerine istifa etti. Köşesine çekilen Ali Rızâ Paşa 31 Ekim 1932’de Erenköy’deki evinde vefât etti.

Çalışkan, dürüst, bilgili, devlete bağlı olan Ali Rızâ Paşa, hayâtı boyunca bulunduğu askerî ve idarî vazifelerde bu hususiyetlerini ortaya koymuştur. Bilhassa sadrâzamlığı zamanında, mütâreke yılları sebebiyle memleketin içinde bulunduğu sıkıntılı durumlardan kurtulabilmesi için, Anadolu’daki kuvây-ı milliye hareketiyle işbirliği kurması dikkat çekicidir.

 

Kaynaklar

1) Son sadrâzamlar; cild-3, sh. 2105

2) Türkiye İstiklâl ve Hürriyet Mücâdeleleri Târihi; cild-19, sh. 1088

3) Görüp İşittiklerimiz; sh. 200, 249