Mehmet Emin Tokadi

Mehmet Emin Tokadi

On yedinci ve on sekizinci yüzyıllarda yetişen Osmanlı âlimlerinin meşhûrlarından ve evliyânın büyüklerinden. İsmi, Mehmed Emîn bin Hasan Ömer Nakkâş Tokâdî’dir. Azîz Mahmûd Urmevî dervişlerinden bir zâtın oğludur. Lakabı Cemâleddîn, künyesi Ebü’l-Emâne ve Ebû Mansûr’dur. 1664 (H. 1075)te Tokat’ta doğdu. 1745 (H. 1158)te İstanbul’da seksen üç yaşında vefât etti. İstanbul’da medfûn evliyânın en meşhûrlarındandır. Kabri, Unkapanı’na inen cadde ile Zeyrek Yokuşunun kesiştiği tepe üzerinde, Soğukkuyu-Pîrî Paşa Medresesi Kabristanındadır. Kendisini vesîle edenlerin, yaptıkları duâların kabûl olduğu bilinmektedir.

Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri ilim tahsîline memleketinde başladı. Sonra İstanbul’a gitti. Şeyhülislâm Mirzâzâde Şeyh Muhammed Efendiden uzun müddet ders alıp ilimde çok iyi yetişti. Yedikuleli hattât Abdullah Efendiden hat dersleri alıp, değişik hat çeşitlerinde mahâret sâhibi oldu. Reîsülküttâb makâmının yazı işlerinde, kâtiblik vazîfesi aldı. Bu arada talebelere ders verdi. Etrâfında pekçok talebe toplandı. Ali İzzet Paşa ve Yeğen Mehmed Paşa gibi meşhûr zâtlar da derslerine devâm ederlerdi. Bir müddet kâtiplik yaptığı Edirne’den hacca gitmek üzere ayrıldı. Ayrılırken kendisiyle görüşmek üzere dergâhına dâvet eden Kasabzâde Şeyh Muhammed Efendi ona yaradılıştan çok yüksek bir kâbiliyete sâhib olduğunu ve büyük nimetlere kavuşacağını müjdeledi. Mekke’ye varınca büyük velî Ahmed Yekdest Cüryânî’nin sohbetine gitmesini tavsiye etti.

1702’de Mekke’ye gidince ilk günü Kâbe’yi tavâf ve ziyâretle geçirdi. Ertesi gün sabah namazını kıldıktan sonra mübârek bir zâtın, talebeleriyle harem-i şerîfte sohbet ettiğini görünce, oturup dinledi. Sohbetten sonra dinlediği zât; “Hoş geldin Emîn Efendi.” dedi. Bu zât Ahmed Yekdest hazretleri idi. Böylece asıl hocasına kavuşmuş oldu. Üç sene derslerine ve sohbetlerine devâm edip tasavvufta kemâle erdi. Sonra İstanbul’a döndü. İstanbul’da beş sene talebelere ders verdi. Daha sonra Ahmed Yekdest hazretlerinin kıymetli talebesi Muhammed Kumul Efendi ile birlikte vazîfeli olarak Kudüs’e gitti. Bu seyâhati sırasında hadîs âlimlerinden Ahmed Nahlî Mekkî’den, hadis ilminde icâzet aldı. Kudüs’te bir sene kaldıktan sonra Mekke’ye gitti. Muhammed Kumul Efendi, Mekke su yollarının tâmiri vazîfesini yürütüyor; Mehmed Emîn Efendi de kâtiblik yapıyordu. Birlikte Medîne’ye giderek, Dârüsseâde ağası Hacı Beşir Ağa ile tanıştılar.

1717 senesinde Hicaz’dan İstanbul’a dönünce, bir müddet Ebû Eyyûb-el- Ensârî hazretlerinin türbesinde türbedârlık yaptı. Daha sonra Peygamber efendimizin mübârek türbesinde hizmet etme vazîfesi verildi. Bu hizmetlerinden sonra İstanbul’a dönüp ilim öğretmekle meşgûl oldu. Pekçok âlim yetiştirdi. Müstakimzâde Süleymân Sâdeddîn Efendi ve Seyyid Yahyâ Efendi talebelerinin meşhûrlarındandır.

Evliyânın meşhurlarından İsmâil Hakkı Bursevî hazretleri, vefâtına yakın bir zamanda talebelerinden İvaz Mehmed Paşa, Yeğen Mehmed Paşa ve El-Hac Ahmed Paşayı, Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerine gönderip, bunların tasavvufta yetiştirilmesini ricâ etmişti. Bu ricâyı kabul edip, gönderilen kişilerle ilgilendi. Bunlardan Sultan Birinci Mahmûd Hanın sadrâzamı olan Yeğen Mehmed Paşa, çeşitli devlet hizmetlerinde bulundu ve 1737 senesinde Avusturya (Nemçe) Seferine iştirâk etti.

Mehmed Emîn Tokâdî hazretlerinin 1745 senesinde göğsünde ve sırtında önce sivilce olarak çıkan, daha sonra çıban hâlini alan şîrpençe çıbanının verdiği rahatsızlık neticesinde İstanbul’da vefât etti. Cenâzesini talebelerinden baklalı Câmii İmâmı El-Hâc Muhammed Efendi yıkadı, kefenledi. Cenâze namazı Fâtih Câmiinde kılındı. Tabutu kalabalık sebebiyle parmaklar üzerinde taşınarak evinin yakınında bulunan Pîrî Paşa Medresesi yanındaki kabristana defnedildi.

Buyurdu ki:

“Kişi bu dünyâya geliş sebebini ve bundan maksadın Allahü teâlâya kulluk yapmak olduğunu bilmelidir. Can bedende iken mârifetullahı isteyip, dünyâ ve âhiret saâdetine mazhar olmalıdır.”

“Dünyâ dostu, mal dostu, güzellik dostu ve diğer şeylerin dostu çoktur. Allah dostu, iksîr-i âzam (her derde devâ) gibi nâdir bulunan çok kıymetli bir şeydir.”

Yine buyurdu ki:

“Bir nefeste iki nîmet vardır. Bunun için her nefeste iki şükür lâzımdır. Yirmi dört saatin her saatinde bin nefes ve her nefese iki şükür olmak üzere kırk sekiz bin şükür olur. Bir insan bütün işlerini bıraksa, “şükür şükür” diyerek Allahü teâlâya hamd ve şükretse, yine şükrün hakkını edâ edemez. Mâlûm oldu ki, Allahü teâlâya şükrün binde birini edâ edemez”.

Mehmed Emîn Tokâdî hazretleri insanlara rehberlik edip onları İslâmın güzel ahlâkı ile süslerken, bir taraftan da kıymetli eserler yazdı. Bu eserlerinden bir kısmı şunlardır: 

İrşâd-üs-Sâlihîn, 

Risâlet-ül-Etvâr, 

Şerh-i Kasîde-i Askalânî, 

Suâl-Cevâb, 

Metâli-ül-Meserrât Tercümesi, 

Savâik-ul-Muhrika Tercümesi, 

Risâle-i Sülûk ve diğerleri

Kaynak: Yeni Rehber Ansiklopedisi