102. Yâsinci-Zâde Seyyid Abdülvehhâb Efendi

Yüzikinci Osmanlı şeyhülislâmıdır. İsmi, Abdülvehhâb olup, sevgili Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) temiz soyundandır. Sultan İkinci Selîm Hân devri âlimlerinden, Sinop’ta medfûn bulunan Seyyid Bilâl hazretlerinin soyundan, Osman Efendi’nin oğludur. Büyükbabası Sinoplu Seyyid Mustafa Efendi, Ayasofya Câmii’nde devamlı Yâsîn sûresi okuduğundan, “Yâsinci-zâde” diye bilinirdi.

1172 (m. 1758) senesinde İstanbul’da doğdu.

1249 (m. 1833) senesinde İstanbul’da vefat etti.

Sultan İkinci Mahmûd Hân’ın da hazır bulunduğu kalabalık bir cemâat tarafından kılınan cenâze namazından sonra, Topkapı dışında, babasının kabrinin yanına defnedildi.

İlk öğrenim ve eğitimini babasının yanında gördükten sonra, Enderun’a (saray mektebi) girdi. Sultan Üçüncü Selîm Hân’ın hizmetinde bulundu. Zamanının âlimlerinden Gelenbevî İsmâil Efendi’den aklî ve naklî ilimleri tahsil etti. Enderun’dan ayrıldıktan sonra, yapılan imtihanı kazanıp diploma aldı ve müderris oldu. Birçok medreselerde ders okutup talebe yetiştirdi. Bâyezîd Câmii ile Yeni Câmi’de de ilim öğretmeye devam etti ve meşhûr oldu. Daha sonra kadılık mesleğine geçip, Selanik kadılığına tayin edildi. Bu arada “Bilâd-ı Erba’a” payesi ile taltif edildi. 1225 (m. 1810) senesinde, sefir (elçi) olarak İran’a gönderildi. Vazifesini üstün başarıyla yaptığından, Sultan İkinci Mahmûd Hân’ın sevgisini kazandı. Önce Mekke-i mükerreme, daha sonra İstanbul payeleri ihsân edildi.

1231 (m. 1815) senesinde Anadolu kadıaskerliğine getirildi. 1233 (m. 1817) senesinde Nakîb-ül-eşrâflığa tayin edildi. 1235 (m. 1819) senesinde Rumeli kadıaskerliğine yükseltildi. Yeniçeri ayaklanmaları sebebiyle devlet düzeninde meydana gelen huzûrsuzluğun sebeplerini araştırmak için yapılan meşveret meclisi toplantılarında, ileri sürdüğü parlak fikirleriyle dikkatleri üzerine topladı. Bu arada Şeyhülislâm Çerkes Halîl Efendi vazîfeden alındı, yerine 1236 (m. 1821) senesinde Abdülvehhâb Efendi getirildi. Bu vazîfeyi bir sene sekiz ay müddetle adâlet ve doğruluk üzere yürüttü. 1238 (m. 1822) senesinde vazîfeden ayrılıp İzmit’e gitti. Bir müddet sonra İstanbul’a döndü. İbâdet ve tâatla meşgul olmağa başladı. Şeyhülislâm Kâdı-zâde Mehmed Tâhir Efendi’nin ayrılmasıyla boşalan şeyhülislâmlık makamına, 1243 (m. 1828) senesinde ikinci defa getirildi. Bu defa da, dört yıl on ay 26 gün müddetle, adâlet ve doğrulukla Allahü teâlânın dîninin hükümlerini yerine getirdi. Fakat ihtiyârlığı ve hastalığı, vazîfe yapmasına engel olduğu için, 1248 (m. 1833) senesinde vazîfeden ayrılıp emekli oldu. Şeyhülislâmlık müddeti içinde Sultan İkinci Mahmûd Hân’ın muhabbet ve iltifâtını, diğer âlimlerin de saygılarını kazandı. Aynı sene Ramazan ayında, Kadir gecesinde ibâdet ederken vefat etti.

Yâsinci-zâde Abdülvehhâb Efendi, aklî ve naklî ilimlerde derin âlim olup, kelâm ilminde ikinci Sa’deddîn Teftâzânî idi. Fazilet ve güzel ahlâk sahibi olup, her hareketinde Allahü teâlânın rızâsını gözetirdi. Gerek devlet erkânı, gerekse halk kendisini çok severdi. İlim öğrenmek ve öğretmek husûsunda çok gayretli olup, gerek vazîfeli olduğu, gerekse vazîfeden uzak olduğu zamanlarda ilim öğretmekten uzak kalmamış, birçok talebe yetiştirmişti.

Hülâsat-ül-Burhân fî itâat-is-Sultân isminde, sultanlar hakkındaki hadîs-i şerîfleri şerh eden basılı bir eseri, bazı risaleleri ile kelâm ilmi ve hadîs usûlüne dâir eserleri vardır.

Kaynaklar

1) Devhat-ül-meşâyıh; sh. 126

2) İlmiye sâlnâmesi; sh. 584