Bir göz ki, nazarında ibret olmasa anın - Niyâzî-i Mısrî

     

Bir göz ki, nazarında ibret olmasa anın,

Başının üzerinde düşmanıdır insanın.

 

Kulak ki öğüt almaz, her dinlediği şeyden,

Akıtsan yeri vardır, kurşunu deliğinden!

 

Bir el ki, onun olmaz, hayır ve hasenâtı,

Verilmez ona, Cennet ehlinin derecâtı.

 

İbâdetin yolunu bilmeyen ayağını kes,

Görsün her geçen kimse, mescidin önüne as!

 

Bir kalb ki, Hakkın zikri ile olmazsa mu’tâd,

Öyle et parçasına, verme sen, kalb diye ad!

 

Seni şerre götüren, şeytana nefsim deme,

Nefs odur ki meyleder, hep hayırlı işlere.

 

Kalb denir mi İblîsin yolun tutmuş olana,

Kibr, hased gibi huylar, birer şef olmuş ona.

 

Şu rûh ki, cismi diri tutar, ona deme can,

Hayvanda da vardır o, damarlarda dolaşan!

 

Cân, odur ki, “Nefahtü” der ona Kur’ân’da Hak,

Nefha-i Rahmâniyye, odur ki bir sırr-ı mutlak.

 

İşte bu rûha ancak, kavuşan olur insan,

Bu nefha aslımızdır, görünen sözde insan.

 

İnsan deyince kişi, rûhu anla ve bil ki,

Rûh-ı musavver odur, ondadır akıl ve bilgi.

 

İnsanın bu dünyâya gelmesi sebebini,

Anlayan bu rûhdur hem âhiret seferini.

 

Ol nefha imiş, diri tutan cümle cihânı,

Ol nefha imiş, tezyîn eden, bağ-ı cinânı.

 

Ol nefha için etti, Âdem’e secde melek,

Ol nefha ile buldu, hayat cümle memleket.

 

Ol nefha ile gözü açılan, görür elbet,

Ol nefhayla çözülür, hem de manâ-i hikmet.

 

Ol nefhadır Âdem’e, Rabbin büyük ihsânı.

Ol nefhadır ayıran, hayvanlardan insanı.

 

Gönül onunla eder, Hakkın zikrini mu’tâd,

Ol nefha ile eder, dâim, dost adını yâd.

 

El onunla vermeğe başlar mülk ile malı,

Ayak dahî bu nefha, ile doğrultur yolu.

 

Nefs onunla râdiyye ve hem merdiyye olur,

Emmâreliğin atıp, dahî tezkiye bulur.

 

Velî onunla aştı, semâvâti ey ahî,

Hem de onunla buldu, melekûta terakkî.

 

Ol nefha ki, adem demidir ademi iste,

Ol demle Niyâzî erilir menzil-i dosta.

 

Yine dil na’tını söyler Muhammed,

Dil ü can mülkünü söyler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Ne kâdirim seni medh etmeğe ben,

Kemâhi medhi Hak söyler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Sen ol sultân-ı kevneynsin ki mahlûk,

Senin medhinde âcizler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Boyuna hil’at olanı giyip sen,

Düşüptür sâye serviler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Kaşındır “Kâ’be kavseyni ev edna”,

Derinden açılır güller Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Boyun eğmişdürür çeşmine hayrân,

Çemen sahnında sünbüller Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Lebîn la’lı dehânın ma’denîdir,

Lîsânın vâhyi Hak söyler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Şu vaktin ki, çıkıp gezdin semâyı,

Bulup hazrette rif’atler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Kamu ervâh-ı peygamber hem eflâk,

Seni iclâle geldiler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Seni şâh-ı âlem kılıp ol anda,

Kâmûsu ümmet oldular Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Niçin olmayalar ümmet ki, Hakkın,

Rızâsın sende buldular Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).

 

Ne noksan ire câhına kılarsın,

Niyâzî’ye şefâatler Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem).